Çarpıntı veya Kalp Ritim Bozukluğu nedir?

Kalp Ritim Bozuklukları Nedir ?

Kalbimiz normalde dakikada 60 ile 100 arasında düzenli bir şekilde artar.  Kalbimizin periyodik atış düzenin bozulması ya da nabzımızın dakikada 100’ün üzerinde atması örneğin 150-200 gibi veya 60 altında atması durumlarının hepsini kısaca kalp ritim bozuklukları olarak tanımlayabiliriz. Ancak tabi ki spor yaptığımızda ya da herhangi bir sebepten dolayı sinirlendiğimizde kalbimizin hızlanması bir ritim bozukluğu değildir. Kalbimiz en temel görevi olan kanı vücuda pompalama fonksiyonunun temelinde elektriksel aktivite yatmaktadır. İşte bu elektriksel yolakta fazladan bir ileti yolunun olması veya yolakta kesintinin olması kalpte ritim bozuklarına sebep olmaktadır. 

Kalp ritim bozukluğu hastalarda ne gibi belirtiler gösterir?

Tabi en çok olarak kalp atışlarının hasta tarafından hissedilmesi yani çarpıntı, halsizlik, nefes darlığı, göğüs ağrısı, daha ağır formlarında baş dönmesi veya göz kararması hatta bayılma belirtileri görülebilir. Tabi bu saydığım belirtilerin panik atakta görülebilir. Ya da özellikle bayılma sara nöbeti ile karışabilir. Bu sebeptendir ki kalp ritim bozuklarının doğru tanısının konulması çok önemlidir. Bunun için bu belirtileri olan hastaların bir kardiyoloji doktoruna gitmeleri gerekmektedir.  Çok detaylı bir fizik muayene ve uygun tetkikler kesin tanı konulmalıdır.

Kalp ritim bozukluğu tanısı nasıl konulur?

Öncelikle fizik muayene ve hastadan öykü alımı ile tanımız başlar. İkinci sırada hem ucuz maliyetli hem de kolay ulaşılabilen tanı araçlarımızdan birisi olan elektrokardiyografi yani kısa adı ile EKG yer almaktadır. EKG göğüs kafesimizin üzerine elektrot dediğimiz bazı iletken yapışkanların yapıştırılması ile kalbimizin elektriksel fonksiyonunun değerlendirildiği bir yöntemdir. 3. Sırada 24 saat ritim holter yer almaktadır. Ritim holterde 24 saat boyunca hastanın üzerine yerleştirdiğimiz cep telefonu büyüklüğünde bir cihazın 24 saat boyunca kalbin EKG sini kaydetmesi ve sonra bizim bu sonuçları değerlendirmemiz ile sonuç vermektedir. En son olarak da kesin tanı konulmasını sağlayan elektrofizyolojik (EFÇ) çalışma yer almaktadır. EFÇ de koroneranjiografi laboratuvarında hastanın kasık damarında X-ray kullanılarak kalbin içine kateter dediğimiz kabloları yerleştirerek ölçüm yapılması ile kesin tanıya ulaşabiliyoruz.

Kalp ritim bozukları tedavi edilebilir mi?

Evet edilebilir. Kalp ritim bozuklarının zamanında tanısı konulduğunda kalbin diğer rahatsızlıklarından farklı olarak %100 tedavi etme şansımız olabiliyor. Tüm dünya da kabul görmüş tedavi kılavuzları ışığında ve kendi klinik tecrübelerimiz sonucunda hastalara bir tedavi algoritması oluşturuyoruz. Öncelikli olarak uygun hastalarda ilaç tedavi başlıyoruz. Ancak ilaç tedavisinin yetersiz kaldığı veya yan etkilerinden dolayı ilaç kullanmayacağımız hastalarda kateter ablasyonu tedavi seçeneğini kullanıyoruz. Kateter ablasyonunda da hastanın kasık damarından koroneranjiografi ünitesinde röntgen ışınları (X-ray) eşliğinde girerek kalbin içinin elektriksel üç boyutlu haritasını çıkarıyoruz. Bu üç boyutlu haritada kalbin içerisinde fazladan uyarı çıkaran bölgeyi ya radyofrekans (EF) enerjisi ile yakıyoruz ya da cryo balon teknolojisi ile dondurarak o bölgeden bir daha istemsiz uyarının çıkmamasını sağlayarak hastayı tedavi etmiş oluyoruz. Ayrıca belirtmem gerekir ki günümüzde gelişmiş olan üç boyutlu haritalama sistemleri ile geçmişe nazaran komplikasyon risklerimiz son derece az oranlardadır.

Kalp ritim bozukluğu hangi hastalıkların habercisidir?

Kalp ritim bozuklukları tedavi edilmez ise öncelikli olarak daha sık çarpıntı atakları ilerleyen yıllarda görülebilir. Bu durumda hastanın hayat kalitesini son derece bozacaktır.  Daha kötüsü ritim bozukluğunuz hastanın hayatına mağ olabilecek daha tehlikeli ritim bozukluklarına dönüşebilir. Ayrıca en sık görülen ritim bozukluğu olan atriyal fibrilasyon dediğimiz kalbin kulakçıklarının kasılmaması durumu kalbin içinde pıhtı oluşturarak dünyadaki felçlerin en sık nedenini oluşturmaktadır. Bu nedenledir ki atriyal fibrilasyonun erken tanı ve tedavisinin yapılması tüm dünyadaki felç veya inmelerin önüne geçilmesinde son derece önemlidir.